Randevu, Teşhis ve Tedavi için İletişime Geçiniz.
Kanserde ketojenik diyetin önemi artık herkes tarafından kabul edilmektedir. Kanserde ketojenik diyet uygulamalarıyla ilgili çalışmaların çoğunluğu hayvan deneyleridir. Son zamanlarda artan ilgiye paralel olarak klinik çalışmalar giderek artmaktadır. Kanserli hastalar üzerinde yapılan çalışmalar ile ketojenik diyetin kanserdeki etkisi ortaya konmuştur.
Ketojenik diyet bütün kanser türleri için etkili olmayabilir. Kanserli hastalar üzerinde yapılan çalışmalar ketojenik diyetin özellikle bazı beyin tümörlerinde etkili olduğunu ortaya koymuştur. Meme, over ve rahim kanserinde yapılmış çalışmalarda faydası gösterilmiştir. Ayrıca bir tür cilt kanseri olan melanom, akciğer kanseri ve kolon kanserinde etkili olabileceğini gösteren çalışmalar vardır. O nedenle ketojenik diyet uygulamadan önce bunu mutlaka sizi tedavi eden doktorunuzla konuşmanız çok önemlidir.
Ketojenik diyetin temel prensibi düşük karbonhidrat tüketimi ile vücuttaki insülin salgısını mümkün olduğu kadar azaltmaktır. Vücut yağ yakarak keton cisimcikleri üretir. Ketojenik diyetteki protein miktarı da düşük olmamakla birlikte çok yüksek değildir.
Kanser hücrelerinin enerji metabolizması normal hücrelerden oldukça farklıdır. Kanser hücreleri enerji üretmek için glikoz tüketir ve sonuçta keton cisimcikleri denilen ürünler ortaya çıkar. Ayrıca kanser hücrelerinde insüline benzer büyüme faktörü (IGF) gibi kanser hücrelerinin çoğalmasını artırıcı moleküller mevcuttur. Bu nedenle insülin fazlalığında kanser hücrelerinin büyümesi ve yayılması daha kolay olmaktadır. Ketojenik diyette tüketilen karbonhidrat azaldığı için kandaki glikoz düzeyleri düşer ve insülin salgılanması azalır.
Meme kanserli, over ve rahim kanserli hastalarda yapılan çalışmalarda IGF-I ve beta-hidroksibütürat arasında ters bir ilişki bulunmuştur. Ketojenik diyette IGF-I azalırken beta-hidroksibütürat seviyeleri artış göstermektedir. Beta-hidroksibütürat artışı kanser çoğalmasını önleyen bir ortamın oluştuğunun işaretidir. Ketozis kan ketonları seviyesi ile ilgilidir ve kanserin iyileşmesi doğrudan keton seviyeleriyle alakalı bulunmuştur.
Ketojenik diyet insülin direncini azaltır. Araştırmalarda ketojenik diyette açlık insülin seviyelerinin de azaldığı görülmüştür. Ketojenik diyetin insülin duyarlılığını düzelttiği ve karaciğer yağlanmasını azalttığı şeklinde düşünülebilir.
Nutrition and Cancer dergisinde yayınlanan bir çalışmada ketojenik diyet uygulanan meme kanserli hastaların yaşam süresinin uzatıldığı gösterilmiştir. Bu çalışmada toplam 60 hasta 2 gruba ayrılmış, bir gruba 3 ay süreyle ketojenik diyet, diğer gruba normal diyet uygulanmıştır. Serum yağları, böbrek ve karaciğer testleri bakılarak bir yan etki olup olmayacağı değerlendirilmiştir. Hastaların diyete uyumu her hafta kontrol edilmiştir.
Ketojenik diyet uygulanan hastalarda açlık kan şekerinde düşme görülmüştür. Serum keton cisimciklerinde artış tespit edilmiştir. Normal diyetle beslenen hastalara göre ketojenik diyet ile vücut kitle indeksi, vücut ağırlığı ve yağ yüzdesinde belirgin düşme olmuştur. Çalışmanın yapıldığı 3 aylık sürenin sonunda serum kolesterol, trigliserid düzeyleri ve böbrek ve karaciğer testlerinde bir bozulma olmamıştır.
En önemlisi tümörü küçültme amaçlı kemoterapi alan meme kanserli hastalar incelendiğinde, ketojenik diyet ile beslenen hastaların daha uzun yaşadığı görülmüştür. Ketojenik diyetin bir yan etkisi olmamıştır.
The Journal of Nutrition’ da yayınlanan bir başka çalışmada yumurtalık ve rahim kanserine ketojenik diyetin etkisi incelenmiştir. Her iki kanser türü de obezite ile bağlantılıdır ve bu da bunlarda glukoz, insülin ve IGF-I’ in artmış olabileceğini düşündürmektedir. Tedavi sonunda 12 hafta süre ile ketojenik diyet uygulayan hastalarda karaciğer yağlanmasının ve vücut kitle endeksinin azaldığı görülmüştür. Hastalarda yağ kaybı olmasına rağmen, kas kaybı olmadığı tespit edilmiştir. Ketojenik diyet yağsız vücut kitlesini etkilememiştir ve kanserle ilgili büyüme faktörlerinde de azalma olmuştur.
Bu sonuçlar, polikistik over sendromu olan kadınlarda ve tip 2 diyabet riski olanlarda düşük karbonhidratlı diyetin, yağsız diyete göre karaciğer yağlanması ve total yağı daha fazla azalttığını gösteren araştırmalar ile de uyumludur.
Pek çok kişi beslenmeyle kanserin yenilebileceğini düşünmektedir. Beslenme tabii ki çok önemlidir, ancak henüz diyetin kanser üzerinde tek başına etkili olduğunu gösteren bir veri yoktur. Kanserli hastalarda ketojenik diyetle ilgili yapılmış ve yapılmakta olan pek çok çalışma vardır. Bu çalışmaların hemen hemen tamamı ketojenik diyetin kanserli hastalarda tedaviye cevap oranlarını ve hayat kalitesini artırdığını göstermektedir. Beslenme değişiklikleri, düşük karbonhidratlı ketojenik diyetler kemoterapiye ilave olarak tedavi etkinliğini artırmak amacıyla kullanılabilir. Kemoterapi ile birlikte ketojenik diyet uygulandığında, kolesterol, trigliserid, böbrek ve karaciğer testleri gibi biyokimyasal parametrelerde düzelmenin yanı sıra genel yaşam süresinin uzatıldığı gösterilmiştir. Ketojenik diyet kanser hastalığı tedavisine yardımcı ve etkinliğini artıran bir yöntem olarak görülmelidir, kemoterapi veya radyoterapi yerine kanser tedavisi amacıyla kullanılmamalıdır.
Ketojenik diyet kanserde faydalı olduğu gösterilmiş olmakla beraber hastaların uyumu çok yüksek değildir. O nedenle bir takım değişiklikler ile uygulanması daha uygun olacaktır.
Karbonhidratı ve şekeri mümkün olduğu kadar azaltın. Ekmek ve hamur işlerinden uzak durun. Karbonhidrat olarak baklagiller ailesinden fasulye, mercimek, barbunya ve kabuklu kuruyemişler ceviz, fındık, badem tüketilmesi önerilir.
Sağlıklı yağlar tüketin: zeytin yağı, tereyağı gibi.
Protein olarak doğal proteinleri tercih edin: yumurta, süt, yoğurt, peynir, et ve balık yenebilir.
Vitamin takviyesi olarak D vitamini ve omega-3 önerilmektedir.
• Her türlü unlu, tahıllı ve nişastalı mamüller
• Her türlü şekerli ürünler ve tatlılar – pekmez ve bal dahil
• Ekmek ve ürünleri – kepekli ekmekler ve tam buğday ekmekleri dahil
• Pastalar, börek, çörek, açmalar
• Makarnalar
• Patates ve havuç gibi toprak altında yetişen kök sebzeler
• Nohut ve benzeri baklagiller
• Bisküvi, kraker, gofret, çikolata gibi işlenmiş gıdalar
• Kahvaltılık gevrekler
• Pirinç
• Leblebi
• Meyve suyu ve kola gibi gazlı içecekler
• Alkol
• Ayçiçek yağı ve margarinler
• Zeytin – günde 12-14 adet
• Yumurta – günde 2 adet
• Yağlı peynirler
• Balık – en az haftada bir kere, özellikle hamsi, istavrit, ton balığı ve somon
• Beyaz etler
• Kabuklu kuruyemişler – fındık, badem, ceviz gibi
• Zeytinyağı ve tereyağı
• Mümkünse hindistan cevizi yağı ve avokado
• Bol miktarda su, şekersiz çay, kahve ve doğal maden suyu
Copyright @2020 Her Hakkı Saklıdır. Site içerisindeki görseller ve dökümanlar kopyalanamaz, çoğaltılamaz. Reklamfoni